Şiirler
~4 mins read
Canı cehenneme rahat uyuyanın
Kapısını örtenin perdesini çekenin
Yüreği yalnız kendiyle dolu olanın
çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse sen aklı başında kalabilirsen eğer
herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır hem kendine güvenebilirsen eğer
bekleyebilirsen usanmadan yalanla karşılık vermezsen yalana
kendini evliya sanmadan kin tutmayabilirsen kin tutana
düşlere kapılmadan düş kurabilir yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer
ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir ikisine de vermeyebilirsen değer
söylediğin gerçeği eğip büken düzenbaz kandırabilir diye safları dert edinmezsen
ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz koyulabilirsen işe yeniden
döküp ortaya varını yoğunu bir yazı-turada yitirsen bile yitirdiklerini dolamaksızın dile baştan tutabilirsen yolunu
yüreğine sinirine dayan diyecek direncinden başka şeyin kalmasa da herkesin bırakıp gittiği noktada sen dayanabilirsen tek
herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen unutmayabilirsen halkı krallarla gezerken
dost da düşman da incitemezse seni, ne küçümser ne de büyültürsen çevreni
her saatin her dakkasına emeğini katarsan hakçasına
her şeyiyle dünya önüne serilir üstelik oğlum adam oldun demektir
Rudyard KIPLING
Çeviri: Bülent ECEVİT
Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldanmadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben…
Bahtiyarım…
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine
Memleket mi, daha uzak,
gençliğim mi, yıldızlar mı?
Bayramoğlu, Bayramoğlu,
ölümden öte köy var mı?
Sen sabahlar ve şafaklar kadar güzelsin
sen ülkemin yaz geceleri gibisin
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını bastın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam…
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.
Anayasası İnsanın
Ustamız Eluard’ın izinden
Kan yasası bu insanın:
Üzümden şarap yapacaksın
Çakmak taşından ateş
Ve öpücüklerden insan!
Can yasası bu insanın:
Savaşlara yoksulluklara
Ve binbir belaya karşın
İlle de yaşayacaksın!
Us yasası bu insanın:
Suyu şavka döndürüp
Düşü gerçeğe çevirip
Düşmanı dost kılacaksın!
Anayasası bu insanın
Emekleyen çocuktan
Uzayda koşana dek
Yürürlükte her zaman
Bereket Versin
Yaşama bir gitardır
Tellerine vurdukça yediveren
Güneş nasıl doğarsa
Ve yeşil ne kadar solaksa
Saksofon ne kadar benziyorsa asma kabaklarına
Bir sebzevat kokusu sarıyor ortalığı
Sanki sırık tomatları biz kızardık diyorlar
Santana çaldıkça
Kurbağalar ötüyor tosbağalar yürüyor
Beni bir bostana gömün
Gübre olmak istiyorum
Can Yücel
Orhan veli
Denizlerimiz var, güneş içinde;
Ağaçlarımız var, yaprak içinde;
Sabah akşam gider gider geliriz,
Denizlerimizle ağaçlarımız arasında,
Yokluk içinde.
Her gün bu kadar güzel mi bu deniz?
Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?
Her zaman güzel mi bu kadar,
Bu eşya, bu pencere?
Değil,
Vallahi değil;
Bir iş var bu işin içinde.
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu guzel havalar mahvetti.
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Benim de mi düşüncelerim olacaktı,
Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım,
Sessiz, sedasız mı olacaktım böyle?
Çok sevdiğim salatayı bile
Aramaz mı olacaktım?
Ben böyle mi olacaktım?
Baharın İlk Sabahları
Tüyden hafif olurum böyle sabahlar
Karsı damda bir güneş parçası,
İçimde kuş cıvıltıları, şarkılar;
Bağıra çağıra düşerim yollara;
Döner döner durur basım havalarda.
Sanırım ki günler hep güzel gidecek;
Her sabah böyle bahar;
Ne is güç gelir aklıma, ne yoksulluğum.
Derim ki: ‘Sıkıntılar durdursun!’
Sairliğimle yetinir,
Avunurum.
yaşamak
Biliyorum, kolay değil yaşamak,
Gönül verip türkü söylemek yar üstüne;
Yıldız ışığında dolaşıp geceleri,
Gündüzleri gün ışığında ısınmak;
Şöyle bir fırsat bulup yarım gün,
Yan gelebilmek Çamlıca tepesine…
-Bin türlü mavi akar Boğaz’dan-
Her şeyi unutabilmek maviler içinde.
Biliyorum, kolay değil yaşamak;
Ama işte
Bir ölünün hala yatağı sıcak,
Birinin saati işliyor kolunda.
Yaşamak kolay değil ya kardeşler,
Ölmek de değil;
Kolay değil bu dünyadan ayrılmak.